Arkeoloji ve Sanat Aynı Sergide: Belleğin İzi Çatalhöyük

 Arkeoloji ve Sanat Aynı Sergide: Belleğin İzi Çatalhöyük

İlk resim sergimi 2001 yılında açtım. Yurtiçinde ve yurtdışında birçok müzelerde ve galerilerde eserlerim sergilendi ve kataloglara girdi. Anadolu Üniversitesi mezunuyum. Hacettepe Üniversitesi’nin yayınladığı e-kitapta yazılarım yer aldı. 2012 yılında Amerika´da yayınlanan Internatıonal Contemporary Masters V (Uluslarası Çağdaş Sanatçılar) Kitabında Yer Aldım, Ayrıca Important Artısts In The World (Dünyadaki Önemli Sanatçılar) kitabının 2013 basımında da çalışmalarım yer almıştır. Proje yönetimi eğitimleri alarak Siret Art Project Danışmanlık şirketini kurarak yurtiçinde ve yurtdışında çok sayıda sanat projeleri gerçekleştirdim. Kültür Bakanlığı ve Türk Tarih Kurumu ile gerçekleştirdiğim 20’den fazla projelerimin çıkış noktaları Anadolu tarihinin ve uygarlıklarının çağdaş sanatla buluştuğu projelerdir.

“Belleğin İzi” sergisi hangi düşünceden, hangi çıkış noktasından doğdu?
Yaklaşık 9.200 yıllık geçmişiyle Çatalhöyük, yalnızca bir yerleşim alanı değil, aynı zamanda sanatın en eski ifade biçimlerinden izler taşıyan bir uygarlık merkezi. Duvar resimleri, kabartmalar, figürler ve özgün mimarisiyle dünya arkeolojisinin en değerli miraslarından biri olan Çatalhöyük, bu sergiyle birlikte çağdaş sanatçıların özgün bakışıyla yeniden yorumlanıyor.
Sergi, geçmişin tanıklıklarını çağdaş bir dilde görünür kılarken, izleyici ile sanatçı arasında zamana yayılan bir diyalog kuruyor. Tarih her zaman sanatçılara ilham vermiş, esin kaynağı olmuştur, bu açıdan Çatalhöyük zengin estetik değerleriyle çağdaş sanata da konu oldu ve bu sergi oluşturuldu.

Serginizde Çatalhöyük’ün hangi yönünü öne çıkarmayı tercih ettiniz?
Çatalhöyük’ün duvar resimleri, ritüelleri ve yaşam biçimi; aslında bugünün sanatçısına hâlâ çok şey söylüyor. Dünya belleği ve ilk neolitik kent. Binlerce yıl önce insanın dünyayı algılama biçimi ile bizimki arasında köprü kurmaya çalıştık.

Sanat ve arkeoloji arasında nasıl bir köprü kuruyorsunuz? Çatalhöyük insanının belleği ile bizim belleğimiz arasında sizce nasıl bir süreklilik var?
Sanat ve arkeoloji arasındaki ilişki bence, geçmişin bugünün diliyle yeniden düşünülmesi üzerine kurulu. Arkeoloji bize maddi buluntuları, yapıları, izleri sunuyor; sanat ise bu izlerin bugünkü anlamını tartışmaya açıyor. Çatalhöyük insanının belleği ile bizim belleğimiz arasında da kesintisiz bir süreklilik olduğunu düşünüyorum.

Çatalhöyük, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Bu evrensel mirasın sizin kişisel sanat yolculuğunuza kattığı ilhamı nasıl tanımlarsınız?
Çatalhöyük ilginç mimarisi, duvar resimleri dönemin yaşam biçimi ile ilk ziyaretten beri beni çok etkilemiştir defalarca geldim ve her seferinde bu etkiyi hissettim
İnsan, her dönemde yaşamını sanatla anlamlandırma ve geride iz bırakma eğilimi göstermiştir. Bu eğilim, mağara resimlerinden günümüzün çağdaş sanat pratiklerine kadar kesintisiz bir şekilde varlığını sürdürmüştür.

Sergiyi gezen izleyiciye ne tür bir deneyim yaşatmayı hedefliyorsunuz?
Sanatın ve tarihin bu eşsiz buluşmasında, geçmişin izlerini keşfetmek ve anlamak, izleyici ile sanatçı arasında yeni bir diyalog başlatıyor. Sergi, bu diyalogun bir parçası olma olanağı sunarken, her sanatçının kendine özgü perspektifini ve anlatım biçimini görünür kılıyor. Resimden heykele, seramikten dijital sanata uzanan disiplinler arası bir çeşitlilik içinde, izleyici hem farklı tekniklerle üretilmiş yapıtları deneyimleme fırsatı buluyor hem de sanatçıların bakış açıları aracılığıyla Çatalhöyük’ü yeniden düşünme imkânı yakalıyor.

Çatalhöyük, geçmişiyle olduğu kadar günümüz kimliğimizle de ilişkili. Sizce bu sergi, izleyicilere kendi köklerine dair nasıl bir farkındalık sağlayabilir?

Geçmiş, aslında bugünümüzü anlamak için bir önsöz niteliğinde. Shakespeare’in de dediği gibi, geçmiş bugünü yorumlamak için bir temel oluşturur. Çatalhöyük ise yalnızca binlerce yıl öncesinin yaşamını değil, aynı zamanda bugünkü kimliğimizin köklerini de hatırlatıyor. Bu sergi, izleyicilere geçmişle aralarındaki bağı yeniden düşünme, kültürel kökenlerine dair bir farkındalık geliştirme ve kendi kimliklerini tarihsel bir süreklilik içinde görme fırsatı sunuyor.

Konya’da, Çatalhöyük’ün yanı başında böyle bir serginin açılması sizce nasıl bir önem taşıyor?
Bu serginin ilham kaynağının merkezinde yer alan Çatalhöyük’ün kendi karşılama merkezinde açılması çok anlamlı. Bir ören yerinin çağdaş sanat sergisine ev sahipliği yapması nadir görülen bir durum. Geçmişten gelen ilhamın güncel sanata aktarılması hem ilginç hem de heyecan verici bir buluşma ortaya koyuyor.

Bu süreçten sonra Çatalhöyük ile ilgili yeni projeler veya farklı yorumlar planlıyor musunuz?
Arkeoloji ile sanatı buluşturan ve ülkemizin kültürel değerlerine odaklanan bu projeyi yurtdışına da taşımayı hedefliyoruz. Çünkü sanat, tanıtım için her zaman güçlü bir perspektif ve etkili bir anlatım aracıdır. Tarih ve sanatın kesiştiği bu sergiyi, yeni projeler ve farklı platformlarla sunmaya devam edeceğiz.

Son olarak, “Belleğin İzi” sergisi sizin için nasıl bir yolculuk oldu?
Serginin ön hazırlıklarını, sanatçı iletişimlerini ve kurgusunu Prof. Ali Umut Türkcan ile birlikte gerçekleştirdik. İlk sergimizi İstanbul AKM’de açtık ve gerek sanatçılardan gerekse sanatseverlerden yoğun ilgi gördük. Bu ilgi, serginin ikinci kez düzenlenmesini teşvik etti. Şimdi ise bu projeyi farklı platformlara taşıyarak daha geniş kitlelerle buluşturmayı planlıyoruz. Destekleri için Konya Büyükşehir belediyesi de çok teşekkür ediyoruz

Konya Bülten

Benzer Haberler