Necmettin Erbakan Üniversitesinde Bilimsel Yayıncılık Faaliyetleri Değerlendirildi
Dünden Bugüne Kültür-Sanat
Modern dünya sürekli değişim ve dönüşüm içerisindedir. Yenilikler hızla keşfedilir, hızla popülerleşir ve hızla tüketilir. Buna rağmen hiçbir zaman değişim ve dönüşüm bitmez, sürekli tüketilmek üzere bir takım maddi ve manevi üretim süreçleri devam eder. Bu sayede bireylerin ve bizatihi toplumun uğraş meşgali olarak gördüğü süreçler, modern zamanın yeni boş zamanları değerlendirme ürünleri olarak bireyleri yavaş yavaş sıradanlaştırmaya başlar. Kültür ve sanatın kendisi de artık değişim ve dönüşüm geçirmeye başlamıştır.
Tabii bu değişim ve dönüşümün tek sebebi modernleşmek, gelişmek değil aslında modern olmanın getirdiği zorluklardır. Sözgelimi ekonomik yeterlilik, fiziki yeterlilik, dönemsel moda ve popüler kültür gibi pek çok etmen artık kültür ve sanat bağlamını köşeye sıkıştırmış, pençesine almı ve onu sürekli baskılar hale gelmiştir. Örneğin, asgari ücretle ev geçindirmeye çalışan bir babanın yükümlülükleri ve sorumlulukları onun kültür ve sanata vakit ayıramayacak hale gelmesine sebep olmuştur. Ya da küresel düzlemdeki akım ve hareketler gençleri kültür ve sanata karşı duyarsızlaştırmakta, daha kötüsü kendi kültürel ve sanatsal bakışlarından, düşünce biçimlerinden koparmaktadır.
Çok eski değil, bundan yirmi, yirmi beş seneye kadar öncelerinde Türkiye sınırları içerisinde bireylerin birbirlerine olan saygıları haricinde bir de sanatsal bakışları, iletişimlerinin nasıl ve ne şekilde olduğunu belirleyen yegane şeydir. İnsanlar söz ederken, bir şeyler paylaşırken ya da bir şeyleri ifade ederken gündelik rutinden fazlasına sahiptir. Tarihsel arkaplandan, şiirden, edebiyattan, sanattan, kültürden ve karşlılıklı saygıdan oluşan bu iletişim düzeyi, sadece bireyler arası değil Türkiye sınırları içerisindeki sanatçılara kadar herkes tarafından içselleştirilmiş bir olgusal gerçektir.
Kadim geçmişiyle, dünden bugüne miraslar bırakan ve geleceğe de ışık olması istenen Konya şehrinin, kültürel anlamda ne kadar zengin ve dolu dolu olduğunu anlatmaya çalışmanın, sayfalar dolusu tutacağını kabul etmek gerekir. Nitekim, birden çok devlete, imparatorluğa ve ülkelere ev sahipliği yapan, hatta bazı durumlarda başkent olarak ünlenmiş olan bir şehrin kültür ve sanattan mahrum ve yoksun olduğunu düşünmek, büyük bir hatadır.
Yine de, her şeye rağmen insanlar yavaş yavaş kültürel-sanatsal faaliyetleri bir kenara bırakır olmuşlardır. Dikkat edilmesi gereken, burada suçu insanlara atmak değil, herkesin bu dokuyu bir şekilde isteyerek ya da dolaylı yoldan ötekileştirmesinin, dünden bugüne, bugünden yarına aktarılım esnasında daha da aciz ve cılız olacağı endişesidir. Nitekim kültür ve sanat, toplumları ayakta tutan, besleyen ve geliştiren hayat damarlarından biridir. Bunun yok olmasını izlemek de en az yok etmek kadar bedbaht ve kötü bir durumdur.
Sonuç olarak, kültür ve sanat bireylerin hepsine armağan edilmiş bir gerçekliktir. İnsanlar arası birlikteliği korur ve pekiştirir. Toplum olma bilincini ve estetik kaygıyı arttırır. Gerek Türkiye için, gerek Konya için kültür ve sanat faaliyetlerinin katılım düzeyleri, oluşum düzeyleri ve içselleştirme düzeyleri bu düzlemde kalmaya devam ederse solmaya mahkumdur. Bahçenizde bir sürü güller ve papatyalar varken, neden onlara su vermekten çekinesiniz ki?
Yazar: Mehmet Çakıcı