Duygularını Tuvaliyle Anlatıyor

İlknur Büyükmeydan kimdir? Bize hayat hikayenizden bahsedebilir misiniz?
İlknur Büyükmeydan Konya doğumluyum. İlkokul, ortaokul, lise eğitimimi Özel İdeal Kolejinde tamamladım. Lisans eğitimimi Çankaya Üniversitesi Uluslararası Ticaret bölümünde bitirdikten sonra, kendimi geliştirmek istediğim için yüksek lisans yapmaya karar verdim. Yüksek lisans eğitimimi de Çankaya Üniversitesi İnsan Kaynakları Yönetimi bölümün de tamamladım. Akademik eğitimimin yanı sıra sanatsal bir uğraşta edinmek istedim. Yeteneğim doğrultusunda da resimle tanıştım. Prof. Dr. Orhan Cebrailoğlu atölyesine 2018 yılında başladım. Resim, kompozisyon, tasarım üzerine çalışmalarıma halen burada devam etmekteyim. Bunun yanı sıra farklı galerilerin ve sanatçıların sergi küratörlüğünü yapmaktayım.
Resim yapmaya ne zaman başladınız ve bu tutkunuz nasıl gelişti?
Sanat insan yaşamında önemli bir yer tutar. Bunu düşünmemde ki ana sebep sanatın evrensel oluşu bu evrensel kavramın her yaştaki birey için gerekli olmasıdır. O yüzden yaşamım boyunca sanata olan ilgim kaybolmadı. Resme olan yeteneğimi ise ilkokul çağlarında keşfettim. Bu yeteneğimi ve ilgimi o zamanlar hayata geçiremedim, içimde hep bir sevgi olarak kaldı. Bu ilgimi ileriye taşımak için ‘’ neden şimdi olmasın ‘’ dedim ve atölye araştırdım. Sayın Prof. Dr. Orhan Cebrailoğlu hocamla tanışma fırsatım oldu. Kendisi ile 6 yılı aşkın süredir eğitimime devam etmekteyim.
Sanat eserlerinizde kişisel kimliğiniz ve deneyimlerinizin yansımaları nasıl yer alıyor? Bu kimlik, eserlerinizi nasıl şekillendiriyor?
Kişisel kimliklerimiz ve çıkardığımız eserler arasında bence çok büyük bir bağ var ve her sanatçının da böyle bir bağı olması gerektiğini düşünüyorum. Kendimden bahsedecek olursam; Sosyal, dışa dönük, hareketli bir yapıya sahibim fakat bir yanımda net, düzenli ve dengeli olmayı tercih eder. Bu kişisel özelliklerimin yansımasını eserlerimde hissedebilirsiniz aslında…
Çalışmalarımda tuval üzerine renkleri serpmek, sıçratmak rastlantısal hareketli bir sonuç çıkarmak, üzerine daha belirgin ve net figürler, semboller işleyip estetik ve dengesini düzenleyip yansıtmam gibi düşünebiliriz bunu…
Sanatınızı bir felsefi bağlama oturtacak olsanız, hangi düşünce akımları veya filozoflar çalışmalarınızı en iyi şekilde açıklar?
Düşünce akımlarından ‘’ İdealizm ‘’ mutlak gerçeğin fiziksel olmaktan çok ruhsal olduğunu savunan bir akımdır. Bu akımı şu an ilgilendiğim soyut sanata daha yakın buluyorum.
‘’İdealist felsefe’’ diye adlandırmak daha doğru olur aslında. Felsefe tarihinin iki önemli filozofu Platon ve Hegel soyut kavramlar üzerinden açıklanabilir ve çalışmalarıma ışık tutup en iyi şekilde ifade edebilir.
Kendi sanatınızın zaman içinde nasıl evrildiğini düşünüyorsunuz? Bu değişimlerde sizi etkileyen en önemli faktörler neler oldu?
İlk başlarda resimlerimde kendimi ifade etmemin en kolay yolu kadın figürlerini kullanmamdı. Kadın psikolojisi üzerinde çalışıyordum. Kadının yalnızlığını vurguluyordum ve kadınlara yüklenen anlamları, kadın psikolojisinin en derinine inerek figürleri soyut bir betimleme ile ortaya koyuyordum. Buna ‘’Figüratif Soyutlama’’ da diyebiliriz. Zaman içerisinde eserlerimin izleyiciye direk cevap vermesi değil de, soru sormaya yönelten çalışmalara dikkatlerini çekmek istediğim için son dönemlerde nonfigüratif yani soyut eserler üretmeye karar verdim. Soyut sanat akımının öncüsü olan Wassily Kandinsky’nin anlayışını kendi sanatıma yakın hissediyorum. Çalışmalarımı ‘’Soyut dışavurumculuk ( ekspresyonizm) ‘’ olarak ta adlandırabiliriz.
Sanatınızı toplumsal eleştirinin bir aracı olarak görüyor musunuz? Eğer öyleyse, eserlerinizde hangi toplumsal konuları ele alıyorsunuz ve bunları nasıl ifade ediyorsunuz?
Her sanatçı bireysel olarak eserlerini üretmiş olsa da toplumun sorunlarını içselleştirir.
Çalışmalarımda toplumda kadınların duygu durumları, onlara yüklenen anlamlar ve kadın psikolojisi üzerine eserler ürettiğim için, toplumsal bir eleştiri konusunun içinde olduğumu düşünüyorum.
Şu an ilgilendiğim soyut sanat konusuna değinecek olursam, nesneler ve somut algılanabilir kavramlarla ilgilenmediği için, her izleyici kendi iç dünyasında ki duygu ve düşüncelere göre eserlerimde farklı yorumlar ve farklı anlamlar bulabilir. Bu yüzden eleştiriye son derece açıktır.
Sanat yaparken kendi psikolojik durumunuzun veya bilinçaltınızın etkilerini nasıl hissediyorsunuz? Bu unsurlar eserlerinize nasıl yansıyor?
Sanatın etkileşim içinde olduğu önemli konulardan biriside psikolojidir. Psikoloji ve sanat ayrılmaz bir bütündür. İnsanlar duygularını farklı yollarla dışa vurmak isterler. Bende kendi dünyamda yaşadığım her türlü duygu ve düşünceyi tuvalime yansıtarak ifade ediyorum aslında…
Olumlu ya da olumsuz her duygu durumunda sanat bilinçaltımızı tamamen boşaltır. Sözlü olarak telaffuz edemediğimiz saklı kalmış duygularımızı ifade eder. Üretken olmanın da vermiş olduğu mutluluk ve özgüven hazzını yaşatır.
Olumlu duygularımın yanı sıra, olumsuz duygular beni daha çok tetikler. Hayal kırıklığı yaşadığımda tuvalimin başına geçip resim yapmak beni olumsuz duygularımdan soyutlar ve eserime odaklanmamı sağlar. Olumsuz duygularımı kendime zarar verecek şekilde değil de sanat yaparak ifade ederim. Sanat bir kaçış yoludur aslında…Bu da muazzam bir terapi benim için diyebilirim.
Eserlerinizde estetik güzellik ile anlam derinliği arasında ki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz? Bu iki unsurun birbiriyle ilişkisini nasıl tanımlarsınız?
Soyut sanatla ilgileniyorum. Soyut sanat kavramını basit bir şekilde açıklamam gerekirse, nesneler ve figürler yerine sanatçının iç dünyasını ve duygularını ifade bir sanat akımıdır.
Başka bir deyişle; Sanat anlayışı olarak benimsediğim soyut sanat nesneler ve fenomenlerle ilgilenmez. Daha çok onun kavramlarıyla ilgilenir. Soyut sanatın asıl temeli budur. Kavramlar peşindedir, kavramların dengesi üzerinden estetiği ortaya koymaya çalışır.
Renklerin hayatımızdaki önemi düşündüğümüzden çok daha kuvvetlidir. Düşüncelerimiz, duygularımız ve ruh halimizle bağlantılıdırlar, bize ilham verirler.
Her rengin bir ritminin olduğunu düşünürsek yapmış olduğum sanatla ve renklerle dans ediyorum diyebiliriz. Kullanmış olduğum renklerin doygunluğu, parlaklığı izleyici üzerinde bambaşka duygular uyandırmamı sağlıyor. Renkleri bir araya getirerek kontrast ve dengesini düzenlemeye çalışıyorum. Zıtlıklar içinde bile bir denge ve ahenk olmalı. Soğuk – sıcak renk dengesi de önemli. Son çalışmalarımda monokrom eserler üretmeyi de seviyorum. Bazen semboller, geometrik desenler kullandığım şekiller kompozisyonumu oluştururken görsel olarak hareket hissi yaratmamı sağlıyor. Farklı figürsel anlatımlarla eserlerime anlam kazandırmaya çalışıyorum. Ek olarak, bir eserde ışık ve gölgelendirme unsurları da esere büyük anlamlar katar.
Soyut resimde dengenin önemli olduğunu düşünüyorum. Şekillerin ve renklerin yoğunluğu, büyüklüğü, yerleştirildikleri yerler arasında bağlantı olması gerekir ki denge sağlansın yoksa dengesiz olan bir kompozisyon izleyiciyi rahatsız edecektir.
Özetlemem gerekirse kullandığım renkler, semboller, çizgiler ile birlikte tüm kompozisyonlar bir araya getirilip dengesi ve estetiği sağlandığında, izleyicinin eserlerimdeki derinlik ve anlam arayışı duygusuna ulaşmalarını sağlamaya çalışıyorum diyebiliriz.
Sanatınız üzerine yapılan eleştiriler hakkında ne düşünüyorsunuz? Eleştiriler, sanatınız üzerinde nasıl bir etki yaratıyor?
Tabi ki olumlu ya da olumsuz eleştiriler olacaktır. Fakat ben yapıcı olan eleştirileri dikkate almayı daha çok seviyorum. Eleştirinin kimden geldiği de önemli bir konu. Öncelikle bir eleştirinin haklılık payı olup olmamasına bakar üstünde düşünürüm. Eleştirilerin yapıcı ve haklılık payı varsa eğer, kendimi geliştirmem adına güzel bir fırsat olmuş olur benim için diyebilirim.
Küresel sanat dünyasındaki trendler ve yerel kültürel dinamikler çalışmalarınızı nasıl etkiliyor? Bu iki alan arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz?
Küreselleşme ile gelen yeniliklerin, özgür olma isteğinin yanı sıra yerel kültürel dinamiklerimizi de korumaya çalışma dengesini ve ilişkisini önemsememiz gerekir.
Bir sanatçı tabi ki Küresel sanat dünyası içinde etkileşim halinde mutlaka olmalıdır. İnternet üzerinde birçok sanat platformlarında kitlelere hitap edebilmek, gelişen modern hayatla birlikte sanat dünyasındaki yenilikleri takip edebilmek, bir sanatçının özgünlüğünü ve yenilikçi bakış açısını arttırmada önemli bir katkı sağlayacağı kanaatindeyim.
Fakat kendi yaşadığı kültürel dinamiklerden de bağımsız olmaması gerekir sahip çıkması gerekir. Değerlerine ve inançlarına bağlı kalarak geçmişten günümüze bir köprü kurması ve sanatçının gelecek nesillere bu sentezi aktarmasının önemli olacağını düşünmekteyim.
Sanat sosyal alanında bir parçası, bu yüzden sosyal sorumluluk projelerine önem veriyorum. Katılmış olduğum Türk ve Ukrayna el sanatlarının mirası Çini ve Petrikivka sergisinde sanatın birleştirici etkisiyle iki farklı kültür arasında bağlarımız güçlendi. Buna benzer başka sosyal sorumluluk projelerine de her zaman katılım sağlamaya çalışıyorum ki, hem kendi kültürel mirasımızı hem de küresel sanat dünyasında çağdaş sanat ile birlikte farklı kültürlerin bağlarının kuvvetlenmesi bana keyif veriyor ve gelişmemi sağlıyor diyebilirim.
Sanat eserlerinizin zamansız olmasını nasıl sağlıyorsunuz? Belirli bir döneme ve olaya bağlı kalmadan, eserlerinizin evrensel bir mesaj taşımasını nasıl başarıyorsunuz?
Soyut sanat, zaman kavramı olmayan sınırsız ve sonsuzluk kavramlarıyla bağdaşan bir dinamiktir. Bu yüzden her döneme hitap etmesi açısından oldukça başarılıdır.
Yapacak olduğum her eser benim için yeni bir başlangıç, her başlangıcın sonunda oluşan farklı bir hikaye gibi… Bu farklılıklardan yola çıkacak olursak, yapmış olduğum eserlerimde zaman içerisinde oluşan değişimler evrilerek her dönem de dinamizmini koruyabilir. Bu yüzden bir olaya bir döneme bağlı kalmadan da her değişkenliğe uyum sağlayabilir.
Sanatınızı yaratırken daha çok içsel motivasyonlar mı yoksa dışsal faktörler mi sizi yönlendiriyor? Bu dengeyi nasıl kuruyorsunuz?
Eserlerimi üretirken içsel motivasyonlar her zaman beni daha çok etkilemiştir. Bir eser üretecek olmak beni her zaman heyecanlandırır. Bilinmeyen, uzun bir yol ve süreç…
Bununla birlikte içimde gelişen merak duygusu, yaratıcı ruh hali ve üretken olmanın vermiş olduğu haz ilgimi daha çok çekiyor. Kendi kararlarım kendi istediğim yolları deneme ve seçme fırsatım özgürce, bağımsız… Dışsal faktörlerde bağımlısınız.
Örnekleyecek olursam bir eserimin satışının gerçekleştiğini düşünelim. İlk etapta tabi ki mutlu eder, teşvik eder fakat bu durumun sürekliliği gerçekleşmediğinde bir beklenti içine girmek beni yorar motivasyonumu düşürebilir böyle bir beklentiye girmek istemem. O yüzden dışsal motivasyonların yanı sıra içsel motivasyonlar beni daha çok yönlendirir.
Resim yapmaya yeni başlayan genç sanatçılara ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Her insanın ilgilenmesi gereken bir sanat dalının olması gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle gençlerin kendilerine inanmaları ve yaptıkları işi sevmeleri gerekir. Kendilerini geliştirmenin en iyi yolu çok fazla eser üretmek ve çalışmaktan geçer bence…
Özellikle dünyaca ünlü sanatçıları takip etmek, fazla eser görmek ve incelemek, sergileri gezmek ufuklarını açmak için güzel bir yol olabilir.
Sanatı düzgün icra edebilmek, diğer mesleklerde olduğu gibi titizlik , sabır, istikrar isteyen uzun bir süreç. Çünkü sanat sonsuz bir yoldur, tamamlanmış bir süreç değildir. Ama en önemlisi özgün olmayı başarabilmek. Tabi ki ilk etaplarda esinlenmeler olacaktır önemli olan feyz alıp üstüne bambaşka şeyler koyup kendi sanatlarını ortaya çıkarmak olmalıdır.
Röportaj: ALAADDİN ALADAĞ
Kaynak: Konya Yeni Gün Gazetesi Şehir Sohbetleri