Konya Şehir Tiyatrosu “Yoldan Çıkan Oyun” Adlı Oyunu Sahneledi
Konya’da Kültür ve Sanat Faaliyetleri
Kültür ve sanat arasındaki ilişkinin temelleri, şehirleşme süreçlerine kadar götürülebilir. Her ne kadar kültür kendi kendine başlıca bir araştırma ve içselleştirme konusu olsa da sanatın kültürle tanışıp bir ahenk yakalaması muhtemeldir ki şehirleşme ile alakalıdır. Demek istediğim, kültürün şehirden önce olmadığı değildir. Değinmek istediğim konu yaşayan bir kültüre sahip şehirlerin, sanatsal faaliyetleri içselleştirerek şehrin rutini ve sürekliliği haline getirmesidir. Burada da merak edilen şehirler ardındaki güzelliklerdir.
Şehirlerin ardını hiç merak ettiniz mi? Her gün, her ay hatta bazen tüm ömrümüzü geçirdiğimiz şehirlerin içinde yatan o dokuyu hiç araştırdınız mı? Araştırmak için biraz done topladıktan sonra, kendinizi sokağa atıp, mimarisinden esen rüzgarına kadar bakıp hiç hayret edebildiniz mi? Yoksa gelişi güzel her zamanki gibi toplu taşıma aracına binmek suretiyle işinize veya okulunuza seyahat mı ettiniz ömür solup bitene kadar? Kendinizi yaşadığınız şehir içinde tahayyül ederseniz, her şehrin yaşayan ve cıvıl cıvıl hareketliliğinin ardında şehrin insanlar tarafından içselleştirilmiş bir takım izlerine rastlarsınız. Şehrin iklimi, bitki örtüsü, nüfus yoğunluğu ve bizatihi şehrin kendi tarihi arka planı, şehri yaşayan bir miras haline getirir.
Kadim şehir Konya’dan bahsettiğiniz zaman sadece günümüzden söz etmek ve günümüz Konya’sının içindeki yaşamsal faaliyetleri, bilgi ve kültür akışını kaleme almak şüphesiz yetersiz kalacaktır. Anadolu’nun Türk yurdu haline gelmesinin akabinde bu coğrafyada kurulmuş ve hükmetmiş Anadolu Selçuklu İmparatorluğu’ndan, Osmanlı Devleti’ne kadar şüphesiz tarihi arka perdesi olan bir şehirden söz ediyoruz. Öyle ki Konya, zaman zaman bir devletin başkenti vazifesini bile yürütmüştür. Bu düzlemden bakıldığında söz gelimi Alâeddin Tepesi’nin yüzyıllardır ayakta kalmasından öte, Konya’yı temsil etme ve özdeşleşme anlamında çok değerli bir önemi olduğu su götürmez bir gerçektir. Bu ve bunun gibi mekanların çokluğundan bahsetmek mümkün. Ama asıl sorulması gereken soru şu: biz bu şehirde yaşayan insanlar olarak bu tür kültürel hazinelere ne kadar değer veriyoruz ya da ne kadar tanıyoruz?
Hâl böyleyken, Konya kültürel açıdan her ne kadar zengin olsa da pek bir ilgi, alaka ve rağbet görememektedir. Modern ve dijitalin, batıya dönük ve batı merkezli olması, insanların artık giderek artan ekonomik sıkıntıların altında ezilerek, kültüre ve sanata ilgi duy(a)mamaları, bireyselliğin ve kitle kültürünün sanatsal olanı ezmesi ve tahakküm altına alması, kültür ve sanat faaliyetlerinin duraklamasına, gerilemesine hatta tamamen rafa kalkmasına sebebiyet vermektedir.
Konya ve Konya gibi şehirlerin gerek Türkiye sınırları içerisinde gerek dünyada artık kültürel faaliyet olarak aslında dönemsel koşullar dikkate alındığında en yoğun ve en üst zirveyi yaşamakta. Fakat buna rağmen sanat ve kültür faaliyetlerindeki patlamaya rağmen eskiye nazaran git gide daha az insanlar tarafından içselleştirilmesinin temel sebepleri sadece yaşama mücadelesi içerisinde zaman bulamamaları mı yoksa insanların duygularının bilerek ve istenerek soldurulması mıdır? Bunu düşünmek gerek..
Yazar: Mehmet Çakıcı