Mevlid-İ Şerif Milli Kimliğimizi Korudu

 Mevlid-İ Şerif Milli Kimliğimizi Korudu

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin bu haftaki programında,  Osmanlı İmparatorluğu döneminde Bursa Ulu Camiî İmamı olan, mutasavvıf Süleyman Çelebi ve asırlardır yaşayan eseri Vesîletü’n-Necât konuşuldu. Meram Belediyesi Tantavi Kültür Merkezinde Doç. Dr. Murat Ak’ın sunumuyla yapılan programa konuşmacı olarak Prof. Dr. Bilal Kemikli, Prof. Dr. Ramazan Altıntaş ve Dr. Mustafa Yıldırım Türkçe kaleme alınmış mevlid-i şeriflerin ilki ve en meşhuru olan Vesîletü’n-necât’ı bütün özellikleriyle anlattı.

Kemikli :“Vesiletü’n Necat Bir Milli Mutabakat Metnidir

Bilhassa baskı altında bulunan İslam ülkelerinde mevlid-i şerifin çok büyük öneme haiz olduğunu örnekleriyle Prof. Dr. Kemikli “Birkaç sene önce Bulgaristan’da mevlid okuyup gönül köprüsü kurmak istedik. Bulgaristanlı hocalar ve hafızlar “Çok kısa okudunuz” dediler. Onlar uzun okuyorlar, kainatın yaratılması ile ilgili Nur-u Muhammedîye bölümünü de okuyorlar. Araya bazen hikâyeler koyuyorlar. Arada salavatlar getiriyor, Kur’an okuyorlar. Ve mevlid ile insanların birliği beraberliğini sağlamış oluyorlar. Bir saatte bitecek olan mevlid beş-altı saat sürüyor, ikramlarda bulunuluyor. Milli milli kimliği böyle sağlıyorlar”  dedi.

2009 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı ile yaptıkları sempozyumdan örnekler de veren Kemikli “Kırım’dan ve Kazan’dan gelen misafirlerimiz de vardı. Kazan İlahiyat Fakültesi Dekanı Muhammet Bey 2007’de, Bulgaristan müftüsünün anlattığının hemen hemen aynısını anlattı. Onlar da milli kimliklerini Mevlid-i Şerif vesilesiyle muhafaza etmişler. Süleyman Çelebi’nin hakikaten büyük bir âdem olduğunu elbette biliyoruz ama eserinde birikimini öylesine uygun bir şekilde sanatı bozmayacak düzende, öylesine latif bir üslupla sunmuş ki, ilmî kelâm açısından bakanlar bir kelâm ilmi olarak onu gördüler” diye konuştu.

Mevlid-i Şerife olumsuz bakanlar olduğuna da değinen “Okumadan, okumadığımız metinlere düşman oluyor, anlamadan bir kelimeye takılıyoruz. Onun manasını, mahiyetini kavramadan hakkında olumlu ya da olumsuz bir kanaat oluşturuyoruz. Bizim bu konformist yaklaşımımız maalesef kültürel değerlerimizi doğru bir şekilde anlamaktan bizi mahrum bırakıyor. Kim ne derse desin; Süleyman Çelebi büyük bir hizmet ifa etti ve bu hizmeti dolayısıyla biz bugün onu 600 yıl sonra yeniden konuşuyoruz” diyerek sözlerini sürdürdü.

Vesiletü’n Necat’ın bir milli mutabakat olduğuna vurgu yapan Kemikli  “Bu ifade bana ait değil; 2009 yılında sempozyumun açılış konferansını vermek üzere davet ettiğimiz Sadettin Ökten hocam söylemişti. Şundan dolayı bir milli mutabakat metnidir;  Mevlid Fetret döneminde, Ankara Savaşı’nın akabinde yazılmıştır. Bir yandan Beyler isyan etti, öbür yandan Yıldırım Beyazıt’ın çocukları babalarının mirasına sahip çıkmak için aralarında savaştı. Bu kargaşa ve kaos ortamı iktisadi ve siyasi açıdan güvenliği yok etti. Böyle bir sıkıntı döneminde bu eser yazıldı” diyerek konuşmasını tamamadı.

Altıntaş: Mevlid’de Ehli  Sünnet İnancı Dile Getirilir

Mevlid denildiğinde Peygamber Efendimizi anlatan Mesnevi türü manzum eserlerin akla geldiğini söyleyerek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Ramazan Altıntaş’da sözlerini şöyle sürdürdü: “Nasıl bizim Siyer-i Nebi, Naatı Şerif, Hilye-i Şerif, Şemail-i Şerif gibi kitaplarımız varsa Mevlid-i Nebi gibi kitaplarımız da var. Hemen hemen İslam dünyasında, özellikle Anadolu, Balkanlar ve Kafkaslar diyarlarında bu alanla ilgili çok yazılmış eser var ama bunların hiç birisi de Vesiletü’n Necat kadar maruf ve meşhur bir hale gelmiş değil.”

Allah’ın Peygamber Efendimizi Kur’an-ı Kerim’de methüsena edip, doğduğu zaman dünyada meydana gelen manevi ve fiziksel anlamdaki olağanüstü değişiklikleri, mucizeleri, Miracını, ahlâkını anlattığına işaret eden Altıntaş “Mevlid-i Şerif’in kaynaklarına baktığımız zaman; Âşık Paşazade’nin Garipname’sinden tutun, Siyer-i Nebi’ye, bütün ehl-i sünnet kitaplarımıza varıncaya kadar içerisinde yer aldığını görüyoruz. Ehli Sünnet ve-l cemaat inancı neyse Süleyman Çelebi Hazretleri o inancımızı dile getirmiştir. 14. yüzyıl bir bir fetret dönemi aslında. Selçuklulardan Osmanlılara bir nevi geçiş döneminde, Osmanlı toplumunun inşasının Ehli Sünnet ve-l cemaat itikadı üzere olduğunu, bunun da bir kanıtı olarak o ortamı hazırlama açısından da çok önemli olduğunu ifade edebiliriz” diyerek konuşmasını tamamladı.

Yıldırım: Musikide Hiç Bir Makam Rastgele Değildir

Konuşmasına, musikinin Türk kültüründe eğlence aracı olmayıp, tedavi edici özelliğiyle kullanıldığını anlatarak başlayan Dr. Mustafa Yıldırım ise “Farabi’den beri hastaların musiki ile tedavi edildiği şifahaneler çok iyi biliniyor. Hangi saatte, zamanda, hangi makam icra edilmeli; bunların bilgileri var. Bu bilgiye göre hastalar günlük hayata döndürülüyor.  Hastalıklı olarak o şifahaneye gelenler su tedavisi, müzik tedavisi ile hayata topluma kazandırılıyordu. Bu şekilde arşivlerde binlerce kişinin isimleri var” dedi.

Bazı kesimlerin Mevlid-i Şerif’i bidat ilan etmesine de değinen Yıldırım “Vesiletü’n Necat yani kurtuluşa vesile; o tevhid anlayışı ve peygamber sevgisi etrafında bugün tekrar birleşmemiz gerekiyor. O gün Mevlid yazılmıştı, o günkü kültürel değerlerle, beste ile karşılık bulmuştu. Diyelim ki mevlid gerçekten bir bidat ise o zaman karşı taraf o bidatlığa karşı bu insanları birleştirecek tevhid anlayışını da peygamber sevgisini de barındıran bir dinamik bulsun! Biz, onlar buluncaya kadar Mevlid’i Şerifi icra etmeye devam edeceğiz, inşallah” diyerek sözlerini tamamladı.

Özel Tasarlanmış Minyatür Verildi

Program sonunda TYB Konya Şubesi Başkanı Ahmet Köseoğlu, TYB Konya Şubesi Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Ahmet Çaycı ve Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Nuri Şimşekler konuşmacılar Prof. Dr. Bilal Kemikli, Prof. Dr. Ramazan Altıntaş, Dr. Mustafa Yıldırım ve program yöneticisi Doç. Dr. Murt Ak’a özel tasarlanmış Mevlevi Sikkesi minyatürü ile TYB 2021 yılı kitabı takdim etti.

Konya Bülten

Benzer Haberler