Nostalji: Eskiler Güzeldi…

Merhaba sevgili okurlarım öncelikle nasılsınız? İyiyim dediğinizi duymak isterim. Ne demişler “İyi diyelim, İyi olsun” değil mi? O zaman bu sefer taht merdivenlerini biraz daha hızlı çıkalım. Bugün şanslı kelimemiz “Nostalji” bakalım bu kelime bizi hangi basamakta bırakacak. Sözlük anlamına göre; “Yurt özlemi, yurtsama, geçmiş bir zamana duyulan aşırı özlem” anlamına gelir. Hepimizin geçmişe karşı bir özlemi hep vardır. Yaşadığımız yüzyıla baktığımızda teknolojik anlamda ileriye gitsek de manevi duygularda da bir o kadar geriyiz. Ne kadar teknolojiye hapsedilmiş olsak da bilinçaltımız bizi eskilere götürmeye bir o kadar bayılır. Büyüklerimiz bir kıyaslama yaparken hep zamanı geriye sararlar ve hep “Eskiden…” İle başlayan bir cümle kurmaya da bayılırlar. Düşününce aslında insanda hak veriyor.
Birazcık bir düşünelim, “eski filmleri, eski şarkıları, eski dostlukları, eski giyim tarzlarını…” eski filmler bile bir başka arkadaşlar. Örneğin, herkes mutlaka bir kere olsun Kemal Sunal filmlerinden izlemiştir. İnsanda öyle bir etki bırakıyor ki, defalarca izlemiş olmana rağmen her seferinde ilk defa izliyormuş gibi bir his uyandırıyor. Ama şimdi gelişen teknoloji ile yeni çıkan filmleri izlediğinizde tekrardan o hissi yaşıyor musunuz? Bu sorunun cevabını en iyi siz verirsiniz. Ben kendi fikrimce o hisse daha kapılmadım. Son zamanlarda ve özellikle bu Pandemi ile eskiye daha fazla bir özlem yaşıyor olduk. İki yıl önceki zamanımızın kıymetini bilemedik ile başlayarak; Gramofonlara, Plaklara, Eski şarkılara bir merak uyandırdık! Şahsen pandemiden önce “Retro Tarzı” modası başlamıştı. Herkes 80’lerden 90’larda kalma kıyafet tarzlarını bulmaya çalışmışlardı. Büyüklerimizin, annelerimizin eski kıyafetleri değer kazanmıştı değil mi? Artık bir de eğitim sistemimiz de nostalji olmaya başladı. Okula gitme eylemine dahi özlem duyar olduk! Okullar açıldı ama eski tadı kalmadı. Bir de yaşadığımız bu zor süreç üstüne her şeyin bu kadar katlanarak artması, bu yaşanılan zamlar öğrencileri de baya bir zor durumda bıraktı. Özellikle de şehir dışında okuyacaklara ayrı bir zorluk yaşatıyor. Hep nedense bir şeyler olurken, bir şeylerde eksik kalıyor. O kırılan bardağı tamir edemiyoruz. Hep bir parçası eksik… Evet o eksik olan parçada “Öğrenciler” ben öyle düşünüyorum. Eğitim sistemimizi eski hale getirelim derken öğrencilerin yaşayacağı birtakım zorlukları düşünmüyoruz. Sadece şunu diyoruz “Biz eğitim sistemini eski haline getiriyoruz. Okullarınıza dönün öğrenciler” ama öğrencinin nerede kalacağını ve ne şartlarda ne zorluklar yaşayacağını düşünmüyoruz. Okullar açılıyor diyerek o saçma sapan binalara, dairelere değerinden bir o kadar fazla zam yapıyoruz. Şimdi yazımı okurken yurtta kalsınlar o zaman demeyin! Zaten devlet yurtları herkesi barındırmıyor, özel yurtlarımızda uçmuş gitmiş, sonuçta onlarda ekonomilerini düşünüyorlar. İki yıldır öğrenci yoktu, o açıklarını kapatmaları lazım değil mi? Burada olan her zamanki gibi öğrenciye oluyor. Devletimiz bu duruma bir çare bulur mu? Bir saniye düşünelim… cevabınızı hissettim söylemenize gerek yok. Öyle işte ne yapalım? Suriyeli olsaydık böyle olur muydu? Neyse ben nerden nereye geldim. Eskiler demiştik değil mi? Eskiler her zaman başkaydı. Her şeye rağmen eskiler güzeldi. Sokaklar güzeldi, oyuncaklar güzeldi, komşuluk güzeldi, arkadaşlık güzeldi, çamurla oynanan oyunlar güzeldi, yokluk bile güzeldi, o salçalı ekmek, aksam ezanında okununca girilen evlerde kokan anne yemeklerinin kokularını güzeldi. Her şeye ve yaşadığımız bu çağa rağmen eskileri hatırlamak bile çok güzeldi değil mi?
Bugünlük benden bu kadar sevgili okurlarım bir sonraki yazımda buluşmak üzere…
Yazar: Gül Tekbaş