Prof. Dr. Nabi Avcı,TYB Konya’da Kültürel Tehlikelere İşaret Etti
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin ‘Şehre Sözümüz Var’ temasıyla ve Konya Büyükşehir Belediyesi, Selçuklu, Meram ve Karatay Belediyelerinin katkılarıyla düzenlediği konferanslar dizisi dijital platformda eski Milli Eğitim ve Kültür ve Turizm Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı’nın ‘Enformatik Zır Cehalet’ konulu sunumuyla devam etti.
TYB Konya Şubesi Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Ahmet Akman’ın yönetiminde gerçekleştirilen konferansta “Enformatik Cehalet” adlı kitabının ilk baskısını 30 yıl önce yaptığını ifade eden Avcı, “Bu konu etrafında bugüne kadar pek çok konuşma, sohbet ve tartışma programları yaptık. Bu kitabın çıkış noktası, Rahmetli Hasan Celal Güzel’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde, Avrupa Konseyi Eğitim Bakanları Konferansı’na sunulmak üzere hazırladıkları “Enformasyon Teknolojilerinin Eğitim Sistemlerine Etkileri” başlıklı Türkiye Millî Raporu’dur” dedi.
GENÇLER İNTERNETSİZ DURAMAZ OLDU
Özel televizyon yayıncılığının olmadığı, internetin öncülü olan Arpanet’in Amerika’da sadece özel haberleşme amacıyla kullandığı dönemleri anlatan Avcı, “Biz böyle bir dönemi yaşadık ama şimdiki nesil, elinde cep telefonu olmadan, internete beş dakika bağlanmadan duramıyor.
BİR CİHAZLA GELECEĞİ GÖREMEYİZ
Teknolojinin hızla gelişip değiştiğine vurgu yapan Avcı, “Fotoğraf, ses, görüntü, teleks, faks, telefon gibi birbirinden bağımsız çalışan teknolojiler vardı. Ancak, bizi nasıl bir dünyanın beklediğini bu cihazların her birine tek tek bakarak anlayamayız. Geleceği, bu cihazlara ayrı ayrı bakarak tahayyül etmek mümkün değil. Artık telefon, bilgisayar, fotoğraf makinesi, hesap makinesi ve daha birçok uygulama, “telefon” denilen tek cihazda birleştirildi. Otuz yıl önce yazdığımız kitapta da işte bu birleşik-bütünleşik ortamın bir gün oluşması halinde ortaya çıkması muhtemel sonuçlara işaret ediyoruz” diyerek konuşmasını sürdürdü.
ŞİFAHÎ KÜLTÜRÜ TERK EDEMEYİZ
Şifahî kültürün yerini bugün hızla elektronik kültüre bıraktığını söyleyen Avcı, “Bizim kültürümüzde, ‘Aramakla bulunmaz ama bulanlar arayanlardır’ diye bir söz var. Sanal dünyadaki olumlu unsurlar da aramakla bulunmaz ama kuşku yok ki bulanlar da ancak arayanlardır. Eğer siz herhangi bir ön-hazırlığınız olmaksızın sanal dünyaya girer ve aranmaya başlarsanız -ki “aranmak”la “aramak” aynı şey değildir- kaybolursunuz. Ancak bir ön-hazırlığınız varsa, neyi aradığınızı biliyorsanız, aradığınızı nerede bulabileceğiniz konusunda ön bilginiz ve fikriniz varsa yolunuz salim olabilir. Deveyi merkep pazarında aramayacaksın” dedi.
DİNLEMEK ÖNEMLİ BİR SANATTIR
İnsana makine ve bilgisayar türünden maddi donanımlar lâzım olduğu gibi, bir iç donanıma da ihtiyaç var, diyen Nabi Avcı, “Teknolojik donanımların yanı sıra, geleneksel yollarla ve şifahî kültürle de donanacaksınız. Büyüklerin, bilenlerin sohbetinde dinlemeyi öğreneceksiniz. Dinlemek mühim bir sanattır, bir eğitim işidir” dedi.
AYARTICILAR DİNLEMEYİ KÖRELTİYOR
Telefon, internet, sosyal medya gibi donanımları ‘ayartıcı’ diye adlandıran Avcı, “Eskiden ders veya sohbetlerde kritik dinleme süresi 15 dakikaydı. Telefon, internet ve sosyal medya platformları nedeniyle kritik dinleme süresi azaldı. Bebeklerde bile süre 20-25 saniyeye geriledi. Çünkü bebeğin ilgisini çeken reklamların ortalama süresi bu kadar. Bu yüzden ‘çocuklara telefon, bilgisayar vermeyin’ uyarısı yapılıyor” dedi.
GENÇLERİN DİLİ 250 KARAKTERLE SINIRLI
Akran eğitiminin önemine de vurgu yapan Avcı, “İnsan, akranlarından da çok şey öğrenir. Okuyacak ve dinleyeceğiz. Sosyal medya, dil yetisi kadar dinleme yetisini de kaybettirir. 250 karakterle sınırlı mesajlar yazılıyor. İnsanın derdini, kendini anlatma yeteneği gittikçe köreliyor. Bunu okumakla, bir araya gelip sohbet etmekle aşabiliriz” dedi.
SADECE GENÇLER DEĞİL YAŞLILAR DA BAĞIMLI
Mecliste kurulan ve başkanlığını yaptığı ‘Bilişim Teknolojilerine Bağımlılıkla Mücadele Komisyonu’nun çalışmalarını da anlatan Avcı, “Pandemi süreci, bu konudaki bütün uyarı ve düzenleme önerilerini akamete uğrattı. Komisyon olarak hazırlanan Eylem Planı’yla özellikle çocukların ve gençlerin açık alanlara, toplum içine çıkmaya ihtiyaçları var. Ancak Pandemi bunu da imkânsızlaştırdı”dedi.
ENFORMATİK CEHALET SİYASETTE ÇOK YAYGIN
Bir soru üzerine enformatik cehaletin siyasette de yaygın olduğunu kaydeden Avcı, “Bu sadece bu çağa ve ülkemize mahsus değildir. Yöneten-yönetilen ilişkilerinde her çağda vardır. Enformatik cehaletin alt bileşenlerinden biri de demagojidir. Bugünkü medya düzeni, reyting dediğimiz değişken de önemli unsurlardandır. Reyting uğruna, çok seyirci toplayacak şeyler yapma uğruna, kaliteli şeylerin bir kenara bırakılması bunun sonucudur.” diye konuştu.
GENÇTİR NE YAPSA YERİDİR ANLAYIŞI YANLIŞTIR
Siyasetçiler gelecek seçimi, devlet adamları gelecek nesilleri düşünür. Gençlik modern bir kategoridir, geleneksel kültürlerde bugün anladığımız anlamda böyle ayrıcalıklı bir kategori yoktur. Gençler aklı başında, sorumlulukları olan, toplumun eşit ve normal üyeleridir. Yaşlı-genç ilişkilerinde adabı muaşeret kuralları vardır, ama gençlerin sorumsuz bir kitle olmadıklarının farkında olmaları gerekir. Gençtir, ne yapsa yeridir, anlayışı yanlıştır” dedi.
CEHALETLE MÜCADELE GÖREVDİR
Cehaletin her türüyle mücadelenin, herkesin görevi olduğunu ifade den Avcı, “Siyasette, çarşıda pazarda, aile hayatında ahenkli birliktelikler oluşturmak gerekiyor. Tarih boyunca, her kültürde nesiller arasında birbirinden memnuniyetsizlikler olmuştur. Yeni nesli beğenmeyenler eski çağlarda da görülür. Değerler eğitimi sadece okulda verilmez. Ailede, sokakta, gençlik ve spor kulübünde, her yerde insanların sorumluluğundadır. Okul bir bütün olarak değerler eğitimi iklimidir ama her şeyi de okuldan beklemek doğru değildir” diyerek sözlerini tamamladı.