Yetinememek

Öncelikle hepiniz hoşgeldiniz… Bugün yazımda sizinle “Yetinememek” kelimesini tahta çıkaralım mı? Evet dediğinizi duyar gibiyim. Bir saniye…tamam doğru hissetmişim:)
Elimize çayımızı, kahvemizi aldıysak taht merdivenlerinde neler var bir bakalım. Bu kelime tam on bir harften oluşuyor. Kelimeden bir şeyler türetmeye çalışsam “Yet, Yeti, Yetin, Yetine, yetinememe, emek…” gibi daha çıkartabiliriz. Bu kelime aslında kişinin ne istediğini bilmemesi durumunda ortaya çıkar. Bu kelimenin aslında sözlükte bulunan “Yetinmek” kelimesinden de gelmektedir. Yetinmek kelimesi, herhangi bir şeyi kendisi için yeterli bulup daha çoğunu istememek yani elinde bulunanı yeterli görmek anlamına gelirken. Yetinememe bu kelimenin tam tersi olarak elindekini yeterli görmemektir. Üst taraflarda kelime türetirken “Emek” kelimesini çıkartmıştım. Aslında yetinmekte, yetinememekte bir emek ister. Emeksiz aş olur mu hiç? Olmazzz…
Aslında yetinememek kelimesine bizler hiç yabancı değiliz! Hayatımızda farkında olmadan bazen bu kelimeyi yerine getiriyoruz. İhtiyacımız olmadığı halde bir tane daha olsun, bu renginden de olsun, şu modelden de olsun diyerek sayısız aldığımız birçok şey vardır. İşin en kötü yanı da aldıktan sonra kullanmayıp bir köşede çürümeye mahkûm bıraktıklarımızda var. Çürümeye mahkûm bıraktıklarımız deyince aklıma şu geldi. Bazen beynimizin bir köşesinde bazı kelimeleri, hikayeleri saklarız, onlarda orada çürür ve kimsenin ruhu duymaz. Bazen bir sırdır bu, bazense anlatılamayacak kadar acı vericidir. Aslında biz bile unutmuşuzdur. Daha doğrusu hatırlamamak için onu bir köşeye hapsetmişizdir. İşte biz insanoğlu çok değişik varlıklarız. Kimimiz hayata karşı yetinirken, kimimiz bu konuda beceriksiz olur. Böyle deyince aklıma bir yerde okuduğum bir yazı geldi. “İnsanoğlu ya balık olmayı ister ya da kuş. Yılan ise ‘ah keşke kanatlarım olsaydı.’ der. Köpekse aslında yolunu şaşırmış aslandır. Mühendisin en büyük düşü şair olmaksa, sinek sabah akşam bülbül olmayı dener.” Buradan anlayacağımız üzere hep bir elimizdekiler yetinememe durumumuz vardır. Bazen hayatta vermemiz gereken daha önemli sınavlar varken, biz sürekli bu konuda bütünlemeye kalıp aynı dersi defalarca alıyoruz. İşin kötü yanı defalarca aldığımızın farkında bile değiliz! Atalarımız aslında zamanında “Az ile yetinmeyen çoğu bulamaz” diye boşuna dememiş. Biz insanoğlu bu atasözünü bile kendimize göre uyarlayıp bir çıkış kapısı buluruz.
Ne de olsa az ile yetinmeyen diyerek sevgiyi, merhameti, saygıyı az gösteriyoruz ki çoğunu bulalım diye… Ve yazımı şu şekilde sonlandırmak istiyorum. Mevlana’nın “Dün akıllıydım, dünyayı değiştirmek istedim;
Bugün bilgeydim, kendimi değiştirdim.” Ne güzel demiş değil mi? O zaman ne dersiniz bugün bilge olmayı deneyelim mi?
Yazar: Gül Tekbaş