Hayatın Anlamı Üzerine…

Bugünlerde Sinan Canan hocanın hayatın anlamı kitabını okuyorum. Kitap tabiki hocanın yorumuyla önce kendini anla kendini ve yaratılışı fark et diyor. Hatta kitap, “okuyanlardan bir kişi bile olsa kendi ezberinden biraz şüphe duyarsa gerisi kendiliğinden gelir” diyor. İşte o kendiliğinden gelecek olan için ne yapmak lazım. Hayatın anlamı orada gizli, ama orası neresi…İşte bu anlam arayışında yolculuğumuz devam ederken rutinler ve hayat temposu içinde sürekli anlamı yakalamaya çalışırken, zamanı tükettiğimizi fark ediyoruz. Tam burada hayatın anlamı kitabı şöyle bir ipucu veriyor:
“Hayatın anlamı hiçbir insanda veya dışarıda bir yerde hazır bulunmuyor. Hepimiz onu kendimiz yaratmak zorundayız.”
Acaba hayatın anlamının mutlulukla bir ilişkisi var mı? Mutlu olduğumuz zaman hayatın anlamını keşfetmiş gibi hissediyor olabilir miyiz… İşte bu noktada mutluluk nerede ya da mutluluğa nasıl ulaşırız ya da mutlu olmak için ne yapmamız gerekir mutluluk bir an mı yoksa bir süreç mi…?Soruları devreye giriyor. Burada da yine hayatın anlamı kitabı bir ipucu veriyor.
“Birçok insan dönüp de içine bakmaya vakit bulamadığı için nefes aldığını, kalbinin attığını, 5 litre kanın her dakika bedeninde dolaştığını unutuyor, farkına varamıyor… bu kadar işlev oluyor ağzından laf çıkıyor gözün görüyor kulağın duyuyor… Fakat biz içimize bakmak yerine mutluluğu dışarıda arayınca bunların hiçbirini göremiyoruz.”
İcimize de baktık ve hala hayatın anlamını ve mutluluğu arıyor olabiliriz. İşte bu noktada dışarıya bak diyor. Kendinin dışındaki dünyayı anla ve yorumla…hayatın anlamını inşa etmek için çok fazla şey göreceksin diyor. Dışarıya bak…Önemli bir yol gösterici mesaj…Tabii ki dışarıya bakınca da hemen bulabileceğimiz bir şey değil hayattaki anlam…
“Anlam denilen şey, ya insan tarafından yaratılması yahut keşfedilmesi gereken bir şey, dışarıda varsa bile hazır alabileceğim bir şey değil yaşantıların deneyimlerin üzerinden inşa edeceğin kendi kendine ikna edeceğin ve peşinden gitmen gereken bir çabadır anlam”
Dışarı diyerek neleri kastediyor acaba?
-Yaratılmis bir mahluk olan insan dışında neler var? Diğer canlılar bitkiler hayvanlar diğer organizmalar…Daha çok fizik ve biyoloji bilseydik, hayatın anlamını daha kolay üretirdik, ve bu kadar depresyona girmezdik çünkü neden yaratıldığı kızı anlar ve bilirdik diyor. Haklı. Doğada her bilgi var. Uzun süre doğa gözlemi yaptığınızda, davranış biçimleri hayatta kalma metodolojileri ve belkide bir canlının diğerini yönetme biçimi ve üstünlük kurma stratejileri hakkında bir çok veri elde edeceğiz. Kendi aklımızla bu bilgileri birleştirdiğinizde ise dinden siyasete sosyolojiden kentlere ve mimariye her bilgiye erişmiş olacağız. Doğa kadar zengin bir veri havuzu varken bu bilgileri kullanmamak yorumlamamak insanı ne kadar aciz bir varlığa dönüştürüyor farkında mıyız?
-Bize öğretilen bilgiler ve eğitim sayesinde verilen dersler dışında ne var? Herşey kitaplarda var mıdır? Yazar mı tüm bilgiler kağıtlar üzerinde… Hisler ve önsezileri nerden öğreneceğiz..? Deneyim kavrami ne ifade ediyor…? İşte bu sorular sayesinde, eğitim sisteminin bize sunduğu bilgiler dışında kendi aklımızla zihnimizle ve duygularımızla keşfedebileceğimiz önemli veriler elde ederiz. Dışarıya baktığımızda yani elimizde olan ve bize öğretilen bilginin dışına baktığımızda kendimize yeni bir hayat amacı ve yeni bir yaşamsal hikaye üretmiş olacağız.
-Hayat rutini, düzen, denge ve yaşamın istikrarı…huzurlu ve konforlu bir yaşam alanı hayaliyle bir deney faresi gibi tekerleri döndürmemize sebep olan mutlu yaşam vaadi… Peki bu hedefin dışında ne var diye baktığımızda ne görüyoruz?
Görmemiz gereken istikrarlı yaşamın bilincimizi farkındalığımızı ve duygularımızı devre dışı bıraktığıdir. Mutlu ve huzurlu diye nitelendirdiğimiz stabil ve monoton yaşam bilincimizi devre dışı bırakarak alışkanlıklarımızın rutininde andan ve zamandan koparak yalancı bir mutluluk vaadi ile oyalanmamızı sağlar. Bulmamız gereken gerçekliği ve evrenin hakikatine ancak rutinlerimizden kurtulduğumuzda ve beynimize kısa devre yaptırıp kabul ettiğiniz her doğruyu sorguladığımızda ulaşırız. Bu tabii ki rahatsız edici, bizi konfor alanımiz dışına iten, yalnızlaşmamıza ve ötekileşmemize sebep olan bir eylemdir. Ama her ne olursa olsun bu kısa devreyi yapmazsak kendi deneyimlerimizle rutinlerden kurtulmazsak gerçeklik deneyimine ulaşamayız. Önümüzde olan ve gördüğümüz, hayatın içinde var olana değil de dışında kalmış göremediğimiz ve belki de henüz çözülmemiş soru işaretlerine odaklandığımızda hayatın anlamı için yeni bir amaç yaratmış olacağız.
Tüm bu dışındakiler, aslında kendini gerçekleştirme aşamasına gelmiş bir insan için keşfedilmesi gereken yaşanması ve haz alınması gereken bardağın boş kısmıdır. İşte orayı ne ile dolduracağımız kendi yaratacağımız yeni bir amaç ile şekillenecektir.
Ben kendi kişisel anlam arayışı yolculuğumda, hayatın bana sunduğu verileri kullanıyor, akışta kalarak mesajları toplamaya ve bütüncül bir amaç yaratmaya çalışıyorum. Hayat bir anda anlamını çözemeyeceğimiz kadar derin ve sonsuz. Yaşam bir eylemle haz alamayacagimiz kadar değişken ve dinamik. Mutluluk birinin bize sunamayacağı ya da paketleyip veremeyeceği kadar çok ve anlıktır. Hayatın anlamının bize gelmesini beklerken, kendi üzerimize düşen en insani görevimiz olan, arama, bulma, tekrar arama ve tekrar kaybetme, bulduğun an yitirme ve bulduğunu sanma süreçlerimizi keyifle ve iç huzurumuzla yaşamayı kaçırmayalım. Geçen bir ömüre baktığımızda, heybemizde somut bir hayat anlamı elde edemesek bile, mutlu anlarla dolu, heyecanlı deneyimlerle hareketlenmiş, hazla ve coşkularla renklenmiş, toplumsal fayda ile beslenmiş, iyilik ve alçakgönüllülük ile taçlanmis bir ömür biriktirebiliriz.
Herkesin, başkalarının heybesindeki anlam kırıntılarını toplamak yerine kendi heybesinde ne biriktiğine bir de bu gözle bakması dileklerimle…
Bilgehan Yılmaz