Hayatın Döngüsü: Kore Felsefesi ve Hasat Mevsimleri

 Hayatın Döngüsü: Kore Felsefesi ve Hasat Mevsimleri

Yaşamın anlamını ve yaradılış amacını anlamak için farklı felsefelerden yeni bakış açılarını öğrenmenin faydalı ve değerli olduğunu düşünmekteyim. Bu bağlamda wabi-sabi ve kintsugi felsefelerini konu alan projeler ve ileri dönüşüm çalışmaları yapmaktayım. Kırılan, zarar gören, eski bütünlüğünü kaybeden ve yara almış her objenin eskisinden çok daha değerli, anlamlı ve hafızasında deneyim barındıran bir ruha eriştiğine inanıyorum. İnsan için de, hayat boyunca aldığı yaraların, kalp kırıklıklarının, sırtından vurulmaların ya da düşüşlerin onu insan yuapan, güçlendiren ve yaşamına değer katan unsurlar olarak görmenin, varoluşu anlamak yolunda önemli bir adım olduğun düşünmekteyim. İnsanı ve yaratılışı anlamanın en kolay, gözlemlenebilir ve öğrenilebilir yolunun doğayı anlamak olduğunu söyleyebilirim. Bitkilerin, hayvanların ve yaşamın döngüsünü öğrendikçe insan ruhunun geçirdiği döngüyü de daha net kavrayabileceğimize inanıyorum.

Doğa döngüsü, her kültürde yaşamın anlamını yansıtan güçlü bir metafor olmuştur. Sanatın her alanında ve özellikle mimaride malzemenin döngüsü, eskimesi, paslanması, kırılması ve yeniden kullanılması, yaşanmışlıkla birlikte yaşamın anlamını insana öğreten etkili bir ifade aracı olmuştur. Ancak Kore felsefesinde, bu döngü sadece toprağın bereketiyle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda insan ruhunun ve toplumun gelişiminin bir aynası olarak da görülmektedir. Dört mevsimin net bir şekilde yaşandığı Kore Yarımadası’nda, hasat döngüsü, hayatın kendisiyle iç içe geçmiş, derin bir felsefenin kaynağıdır. İnsan hayatında 4 evre olduğundan bahseder.

​Birinci evre, ilkbahar, tohumun ekildiği, umudun filizlendiği zamandır. Insaeng (hayat) yolculuğunun başlangıcıdır. Bu ilk döngü varoluş döngüsü olarak yaşamı başlatır. Varoluş, sadece bir çiftçinin tarlaya tohum atması değil, aynı zamanda bir öğrencinin yeni bir bilgiye, bir sanatçının yeni bir fikre, bir insanın ise yeni bir başlangıca adım atmasıdır.​ Kore felsefesinde, bu süreç “si-jjak” (başlangıç) olarak adlandırılır ve her büyük başarının temelinde yatan sabrı ve özeni simgeler. Rüzgârın uyandığı an olan bu başlangıç ruhun dünyada ikamet etmeye başladığı zamandır.

​İkinci evre, yaz evresidir. Ekim olarak da adlandırılır, büyüyen, yeşeren, emek verilen bir dönemdir. Güneşin sıcaklığıyla olgunlaşan ürünler gibi, insanlar da yazın zorlukları, ter ve çaba ile olgunlaşır. “Noryeok” (çaba), Kore kültüründe büyük bir erdemdir. Bu mevsim, hedeflere ulaşmak için gösterilen azmin, disiplinin ve sabrın karşılığının beklendiği zamandır. Tıpkı bir bitkinin büyümek için güneşe ve suya ihtiyaç duyması gibi, insanlar da gelişmek için bilgiye ve tecrübeye ihtiyaç duyarlar.

​Üçüncü evre sonbahar, yani hasat evresidir. Hasatın, emeğin karşılığının alındığı mevsimdir. “Suhwak” (hasat), sadece tarladan toplanan ürünleri değil, aynı zamanda hayatın her alanında elde ettiğimiz başarıları, tecrübeleri ve bilgeliği de temsil eder. Bu, şükran duyma, paylaşma ve kutlama zamanıdır. Kore’nin en büyük bayramlarından biri olan Chuseok (Hasat Festivali), tam da bu felsefenin bir yansımasıdır. Aileler bir araya gelir, atalarını anar ve doğanın cömertliğine teşekkür ederler. Hasat, bireysel başarının ötesinde, toplumsal bir bereketi ve birliği ifade eder. Zaman bu evrede yavaşlamıştır artık zenginlik sakinlik ve verme zamanı gelmiştir.

​Dördüncü evre kış evresidir. Zamanın durduğu, donduğu dinlenme evresidir. Tohumların saklanma ve toprağın kendini yenileme dönemidir. “Hyusig” (dinlenme), Kore felsefesinde ihmal edilmemesi gereken bir süreçtir. Bu, bir sonraki döngüye hazırlanmak için içe dönme, düşünme ve insanın kendisine vakit ayırma zamanıdır. Kış, aynı zamanda kayıpların, başarısızlıkların ve zorlukların kabullenilip, onlardan ders çıkararak yeni bir başlangıca hazırlanma fırsatıdır. Bir sonraki baharın bereketli olması için toprağın dinlenmesi gerektiği gibi, ruhun da yenilenmek için huzura ihtiyacı vardır.

Ve Kore felsefesinin yeniden doğuşa verdiği önem, günümüzde atık malzemelerin ileri dönüşümü (upcycling) kavramında da somut bir şekilde karşılık bulur. Tıpkı doğanın her bahar yeniden canlanması gibi, atık olarak görülen malzemeler de yaratıcı fikirler ve emekle yepyeni, değerli ürünlere dönüşebilir. Örneğin yaşanmışlık izlerinin olduğu kırılmış objelerin soyut sanatsal hikayelerin nesnesi olarak kullanılması, sadece çevresel bir fayda sağlamak ya da sosyal bir mesaj vermekle kalmaz, aynı zamanda Kore felsefesindeki “changjo” (yaratılış) ve “jaesaeng” (yeniden canlanma) ilkelerini de yansıtır. Atığın yeniden değerlenmesi, sadece maddi bir kazanç değil, aynı zamanda kaynakların sonsuz döngüsüne olan inancımızı ve doğaya duyduğumuz saygıyı da gösterir. Bu bağlamda, ileri dönüşüm, modern dünyanın hasat döngüsüne bir saygı duruş ve geleceğe yönelik umut dolu bir yatırımdır.

​Kore felsefesi, hasat döngüsünü, hayatın kaçınılmaz bir akışı olarak görür. Başlangıç, büyüme, hasat ve dinlenme… Bu döngü, tekrar tekrar yaşanır. Her sonbahar, bir önceki mevsimin emeğinin meyvesidir ve her kış, yeni bir ilkbaharın habercisidir. Bu felsefe, bize hayatın iniş ve çıkışlarını bir bütün olarak kabul etmeyi, her mevsimin kendine özgü bir güzelliği ve amacı olduğunu hatırlatır. Tıpkı toprağın her yıl yeniden canlanması gibi, biz de her döngüde yeniden doğar, öğrenir ve gelişiriz. Bu, sadece bir hasat hikayesi değil, yaşama ve varoluşa dair zamansız bir rehberdir.

Not: Eser’in orijinal hali, 17 Ekim 2025 de Medaş sanat galerisinde gerçekleşecek olan “bir olmak” isimli sergide görülebilir.

 

Bilgehan Yılmaz

Konya Bülten

Benzer Haberler