Mevlana’yı şimdiki aklımızla anlamaya hazır mıyız?

 Mevlana’yı şimdiki aklımızla anlamaya hazır mıyız?

Kültür kenti Konya’nın tüm dünyaca bilinen en önemli değeri olan Mevlana’nın 751. Vuslat yıldönümü etkinlikleri başladı.  7-17 aralık boyunca seminerler sohbetler dinletiler ve sema törenleri ile dolu bir program hazırlanmış. Kültür bakanlığı ve il kültür turizm müdürlüğü her yıl olduğu gibi yine yoğun bir hafta organize etmiş. Mevlana müze ve türbesi yine binlerce kişiyi ağırlayacak…Turlar programlarını arttırdı, uçak ve tren seferleri aylar öncesinden tükendi. Esnaf bu hafta için hazırlanıyor, yerel yönetimler teyakkuza geçti.

Hal böyle iken acaba kente bu kadar anlam ve değer katan bir felsefenin yeterince anlaşılıp anlaşılmadığı sorusu aklımdan hiç çıkmayan bir soru olarak yine gündemime yerleşti. Turizm nesnesi haline dönüşen Mevlana, acaba üzerinden elde edilen bu şöhreti ister miydi? Yoksa mesajları sınırları aşan bu filozof, okunmayı ve yorumlanmayı istemez miydi?

Şemsle buluştuğu dönemde tümü alim olan bir aile içinde yaşayan, medreselerde eğitim veren, bir eğitmen, alim ve düşünür olan Mevlana, acaba bu bilge kişide ne bulmuştu ki onun yolundan gitme ve onunla yeni bir felsefe inşa etme yolculuğuna çıktı? Kendisine sorular sordurarak gerçekliği bulduran, farklı bir anlayışla bilimi, sanatı, dini ve ibadeti aklettiren Şems, Mevlana’ya kendi aklı ile herşeyin teorisini çözeceğini, Allah’ı bulacağını, kendi içsel dönüşümü ile yaratıcıya erişebileceğini göstermiştir.

Mevlana’nın tüm sözlerinde, mesnevideki tüm anlatılarında insanın özbenlik duygularını ortaya çıkardığında ve en derinde gerçek kendisine ulaştığı anda, iyi, güvenilir ve sevgi dolu bir varlığa ulaşacağına odaklanır. Yaratıcıyı tüm bu erdemlerin en üstünde bulan ve ondan birer nefes barındıran insanların bu erdemlere ulaşma için çaba sarfetmesini tavsiye eder. Bu çabanın ve nefsini köreltmenin yani erdem yolculuğunun sancılı, acılı, zor ve yaralayıcı olacağını ancak sabredildiğinde aydınlık bir son ile sonlanacağını ve her bireyin vuslata erişebileceğini anlatır.

Bir filozof olan Mevlana’yı sadece ayetleri yorumlayan bir İslam alimi olarak nitelendirmek onun ilmine haksızlık olacaktır düşüncesindeyim. Gezegenlerden güneş sistemine, bitki ve hayvan biliminden gastronomiye birçok alanla ilişkilendirilebilecek kadar geniş bir perspektiften öğretileri olan Mevlana’nın sözleri kadar eylemlerinin de yorumlanması ve gelecek nesillere aktarılması gereklidir. Bunun için hem rasyonel akılla çalışan pozitif bilimciler, hem de duygusal ve ruhsal çalışmalar yapan psiko-sosyal araştırmacılar birlikte hareket etmelidir. Yeni neslin algı dünyasına girebilecek veriler işte bu ortak bağlamda gelişebilecektir. Ne pozitif bilim tek başına evreni ve yaratılışı anlamaya yeter, ne de hisler ve inanç yorumlamaya yeter. Bilim insanları, mühendisler ve sanatçılar tüm bu fikirleri bir potada eritip veya ayrı ayrı disiplinler arası çalışmalar yaparak yeni bir evrensel görüş ortaya çıkarmalıdırlar. Mevlana’nın kaynaşmayı, sevgiyi ve üretimi öğütleyen sözleri, ancak bu şekilde yeterince anlaşılabilir.

Sanatın belirli dallarının aktif olarak rol aldığı etkinlikler ve gösteriler sıklıkla görülmekte, bunlar içinde tiyatro gösterileri, müzik ve şiir dinletileri, hat ve tezhip sanatçıları yada sema gösterisi yapanlar her vuslat yıldönümünde etkinlik listesinde en ön sırlarda olurlar? Kuran tilavetleri, tasavvuf müziği konserleri, mesnevi sohbetleri…Ama acaba mimarlar, mühendisler, tıp ve uzay bilimleri, dans ve heykel gibi performans sanatçıları,  Mevlana etkinliklerinde neden yoklar? Hiçlik felsefesinin modern sanatla ilişkisi veya mimarların ve sanatçıların çok iyi bildiği ’’less is more’’ (az çoktur)  kavramı ile bağlantısı neden çalışılmaz? Vahdet-i vücud veya vahdet-i şuhud felsefesini bir kolaj sanatçısı parça bütün çalışmasıyla neden ele almaz? Şair Mevlana’nın şiirleri bir sürrealist ressamın fırçasına nasıl yansır? Ve belki de fraktal geometrinin formülünü, paradoksal örüntülerin şifrelerini bulabileceğimiz eserleri yeniden bu gözle incelesek, olmaz mı? Bir Mevlevi’nin Mevlana müzesinde yer alan mermer sabır taşlarını bir ömre sığmayacak sürede nasıl işlemiş ve oymuş olabileceği, heykel sanatçıları tarafından yorumlanmış mıdır?

Kendi bilinç dünyamızda Mevlana nerde? Hangi boyutta bize dokunuyor? Kendi aklımızla kendi yolumuzu bulmada çağın ve teknolojinin sunduğu imkanlarla bize nasıl pencereler açacak? Kendi içsel  dönüşümümüzü yaşamaya hazırsak, Mevlana’yı da yorumlamaya ve şimdiki aklımızla anlamaya hazır mıyız?

 

Bilgehan YILMAZ

Konya Bülten

Benzer Haberler