Sanat Kim İçindir… Biz Neye Değer Veriyoruz?

 Sanat Kim İçindir… Biz Neye Değer Veriyoruz?

Sanat, bir duygu, tasarı, güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık, olarak tanımlanır. Bu tanımıyla sanat toplumsal ve kültürel farklılıkların üstünde ve ötesinde, insanlığın en derininde yatan özbenliklerini ortaya çıkaran bir eylemdir.

İnsanların sanatla ilk tanışması ilkel çağlara kadar dayanır. Mağaralarda bulunan duvar resimleri aslında insanoğlunun ilk sanat eserleridir. Binlerce yıl önce insanlar birbirleri ile iletişim kurmak yaşadıkları duyguları ifade etmek ve bilgilerini aktarmak için sanatsal bir eyleme ihtiyaç duymuşlardır.

Sadece bir ihtiyaçla kalmayıp insanlığı var eden yaşamsal bir anlam yüklemişlerdir. Doğa olaylarını, hayvanları, av sahnelerini, aile bireylerini, kişileri birbirinden ayıran sınıfsal özellikleri ve kullandıkları eşyaları duvarlara resmeden, heykellerini yapan ve bedensel bir ritüele dönüştürüp sesler ve kelimelerle diğer insanlara aktaranlar her biri sanatın bir dalını kullanmıştır.  Kullandıkları sanatsal araçlar ile ifade ve iletişim güçlerini artırmışlar toplumsal bir ortak paylaşım platformunda buluşarak, sanatın karşı konulamaz anlatım ve ifade gücüne tutunmuşlardır.

Geçmişten günümüze kadar, sanat her toplum için kurtarıcı ve gelişimi destekleyen en önemli üstünlük haline gelmiştir. Rönesans döneminde Avrupa’da sanat, bilimin, insan aklının ve kültürel gelişimin bir göstergesi olarak sunulmuştur. İslam sanatındaki geometrik bezemeler ve yazın sanatındaki kelime ustalıkları ise insan ruhunun derinliklerini yüzeye çıkaran bir araç olmuştur. Bu özellikleri ile sanatı ifade ve iletişim aracı olarak kullanan toplumlar gittikçe gelişmiştir.  Sanatı ustaca kullanan toplumların gelişmesi ve diğer toplumların hayranlığını kazanarak güç elde etmelerinin yanı sıra, birçok toplumunda güç elde etmek için kullandığı ve ne yazık ki toplumsal ve sınıfsal ayrımlara sebep olduğu görülmektedir. Siyasi propaganda aracı veya ideolojik üstünlük göstergesi olarak kullanıldığında araçsallaştırılan sanatın değerini yitirdiği görülmektedir. Totaliter rejimlerin kendi ideolojilerini yüceltmek için sanatın özgün ve bağımsız olma niteliğine zarar verdikleri de görülmektedir.

Sanata verilen en büyük zararın ise şüphesiz ki, sanatı sınırlar ve kurallar içine sığdırmaya çalışan toplumlar tarafından verildiği açıktır. Bir çok yönetim, sanatsal faaliyetleri gereksiz, amaçsız ve faydasız bir üst sınıf meselesi olarak göstermeye çalışmakta ve sanata duyulan ihtiyacı küçümseyerek, gelişmiş ülkelerdeki sanatsal faaliyetleri indirgemektedir.

Sanat sahip olduğu özgür ve özgün, esnek, değişken ve genleşebilen yapısı ile her toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir karaktere sahiptir. Eğitimden sağlığa, turizmden teknolojiye sanatın her bilim alanına entegre olma ve bilimin ışığında daha da güçlenme yanı vardır. Bireyler, sanatla ruhsal dengelerini korumakla kalmayıp, ifade gücünü geliştirir ve bu sayede evrensel iletişim ortamında yerlerini alma imkanı bulurlar. Özellikle çocuklar ve gençler için sanat kurtarıcı ve kendini bulma yolunda destek olan en önemli araçtır.

Önemine ve değerine bu kadar kelime döktüğümüz sanat kavramı acaba hangi toplumlar için gereklidir? Biz gelişmekte olan ülkeler statüsünde bir ülke olarak hala sanatın, toplum için mi, yoksa sanat için mi yapıldığını tartışa duralım, teknoloji devleri ülkelere hayranlıkla bakalım ve bilimsel çalışma konusunda başarı elde etmek için eğitim sistemimizi sürekli değiştirelim…acaba atladığımız şey, sanata ihtiyacımız olduğu gerçeği ve kendi öz benliğimizden gittikçe uzaklaşmamızın hazin sonuna yaklaşıyor olmamız, olabilir mi?

Acaba tüm medeniyetlere ev sahipliği yapan, Anadolu coğrafyasına hakim bir toplum olarak kendi sanatsal alt yapımıza hiç bakmıyor olabilir miyiz? Sanatı siyasetin, ideolojinin, dinin bir aracı olarak kullanıp tüm sanat dallarını aynı kefede eritiyor olabilir miyiz? Hitit, Roma ve Anadolu sanatlarının üzerinde oturuyor olmamıza rağmen bize devşirme gelen sanatlara özeniyor olabilir miyiz? Ve acaba ne zaman sanatsal eylemleri boş zaman işi, hobi, dinlenme aktivitesi, kapitalist unsurların aracı olarak görmekten vazgeçip, değer, anlam, entelektüel yetenek ve gelişim aracı olarak görmeye başlayacağız?

Beton duvarlarımıza değer katan fırça darbeli yağlıboya tabloları çöpe atıp, yerlerini çakma ve baskı objelerle doldurup, betona daha fazla değer vermeyi ne zaman bırakacağız…?

 

Bilgehan YILMAZ

Konya Bülten

Benzer Haberler