Taş Bina mı? Kız öğretmen okulu mu?

”1917 yılında Mimar Muzaffer tarafından Darülmuallimat olarak yapımına başlanan ve 1922 yılında başka mimarlar tarafından tamamlanan bina uzun bir süre Kız Öğretmen Okulu olarak kullanılmıştır. Daha sonra rektörlük binası olarak kullanılan yapı Büyükşehir Belediyesi tarafından devranılmış ve restorasyon çalışmaları yürütülmüştür.”
Konya Büyükşehir belediyesi https://www.konya.bel.tr/hizmet-binalari-ve-sosyal-tesisler/tas-bina adresinden alınan bilgiye göre bu kadar bilgiyle tanımlanan Konya Kız Öğretmen Okulu binasının anlamı tarihi ve kent hafızasındaki yeri ne yazık ki bu kadar az ve kısa değildir. Bina, özellikle kentte Cumhuriyet Döneminin izlerini taşıyan ve 20.yy Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın en özel örneklerinden birisidir. Binanın mimarı Mimar Muzaffer bey, sadece projesine özenmekle kalmamış, binanın inşaatını da kontrol ederek, rahatsızlığı ilerlemesne rağmen tekerlekli sandalyesinde bile inşaata gelerek, özenle yapım sürecini takip etmiştir. Kimdir Mimar Muzaffer?
1914 yılında Mimar Muzaffer bey ünlü ve nitelikli bir mimar olarak Vali Hüsnü Bey’İn çağrısı üzerine Vilayet Baş Mimarı olarak Konya’ya gelmiştir. Mimar Muzaffer beyin mesleki portresinde şu başlıklar yer alır;
* 1.Ulusal Mimarlık Akımının önemli ve önde gelen temsilcisi,
* PTT Genel Müdürlüğü Baş Mimarı, PTT ‘ adına özgün mimari eserlerin pullarını ilk defa bizzat çizen grafiker Mimar,
*Abide-i Hürriyet anıtı yarışmasını kazanan genç bir mimar olarak ülke genelinde tanınması, havaya kalkmış top namlusu odaklı özgün tasarımı ile 2.meşrutiyet için şehit olmuş askerler ve anayasanın hatırasına kurulmuş bir anıt olarak Osmanlı Devletinde yapılan ilk ulusal anıtı yapan mimar. Yine İstanbul’da şair Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın vefatı sonrası anısına yapılan evin mimarı olarak dikkat çeker.
* Konya Vilayetinin Baş Mimarı. Konya Amber Reis camii, tamamlanmasını sağladığı Gazi Lisesi , Kız Öğretmen Okulu binaları ve özgün tasarımı ile Osmanlı’da İstanbul’da yapılan İlk Anıt olan Abide-i Hürriyet ve Konya’da yapılan ilk Ziraat Abidesini tasarlayıp yapan Mimar. Kız Muallim(öğretmen) okulunu inşa ederken felç geçirmesine ve hastalığına rağmen tekerlekli sandalye ile çalışmaya devam eden fedakar mimar.
* Konya’daki çalışmaları esnasında bu işlerde çalışan usta, kalfa ve vasıfsız işçilerin yetişmesi ve belli bir seviyeye gelmesi için mesleki eğitimler veren bir mimar.
Tüm bu özelliklerinin yanısıra Birinci Ulusal Mimarlık Akımının biçimsel ve kuramsal temelini oluşturan yerel ve kültürel öğelerin(kemer, kubbe, saçak ve çini duvar) Türk mimarlığında kullanımının en güzel örneklerini sergilemiştir.
Mimar Muzaffer beyin Kız Öğretmen Okulunu inşa ederken inşaat ekibinde çalışan Yapı ustalarından duvarcı ustaları Silleli Mustafa Yapıcı ve İsmail Yapıcı, marangoz Küçük Mustafa (Derbent) ve kırmızımtrak renkli taşlar SiIle’den beyaz taş ise Gödene’den getirtildiğini söylemişlerdir. Ayrıca inşaatta kullanılan tuğla, Konya içindeki Zindankale’den ve Konya’nın yakın çevresindeki tuğla ocaklarından sağlanmıştır. Ahşap gereksinimi, o zamanlar yoğun ormanla kaplı olduğu belirtilen Kızılören ve Beyşehir çevresinden karşılanmıştır. Kirecin de aynı şekilde ahşabın karşılandığı orman bölgelerinden getirtildiği öğrenilmiştir. Sanatçının Konya’daki okul yapıları boyut ve cephe düzenlemesi olarak dönemin Ankara ve İstanbul’ daki örneklerine simetrik plan ve cephe düzenlemeleri ile çok benzemektedir. Süslemenin giriş cephesinde yoğunlaşması, girişlerin ve köşelerin planda ve cephede dışa taşkın olarak vurgulanması, katların silmeler ile ayrılması, her katta farklı pencere dizlerinin kullanılması bu dönemin ortak özelliklerdir. Muzaffer Bey’in, bu iki yapının tasarlanmasında kullandığı geometrik kurgunun temelinde altın oran ve altın dikdörtgen biçimler bulunmaktadır.(https://www.yenihaberden.com/mimar-muzafferin-sasirtan-konya-dokunuslari-1796753h.htm#google_vignette)
Ulusal mimari akıma ve özellikle de Konya’ya olan değerli katkıları için mimar Muzafferi saygıyla anıyorum. Ve konuyu, onun en değerli eserlerinden birisi olan Kız Öğretmen Okulu binasına getiriyorum.
Darül Muallimat yani Kız Öğretmen Okulu, eğitim binası mimari tiplojisini yansıtan örnek bir yapıdır. Geniş pencereleri yüksek tavanı ve geniş koridorları ile tam anlamıya eğitim binasıdır. Mimar Muzaffer plan şemasından pencere oranlarına kadar geometrinin inceliklerini kullanmıştır.
Uzun süre kız öğretmen okulu olarak kullanılan bina ve yanında bulunan yurt binasından Konya’nın değerli öğretmenlerinin yetiştiği, yıllarca Kız öğretmen buluşmalarını yaptıkları ve anılarını tazeleyerek yeni nesillere aktardıklarını, bizzat o okulda öğretmenlik yapan annemden defalarca dinlemişimdir.
Daha sonra Selçuk Üniveristesi Rektörülük Binası olarak kullanılmış ve bahçesinde entellektüel sohbetlerin yapıldığı kültürel bir eğitim yuvası olma görevine devam etmiştir.
Sonra Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Binası olarak hizmet eden bu değerli bina, bana göre eğitim görevini en değerli sunabileceği fonksiyonuna kavuşmuş ve tekrar eğitim ruhuna bürünmüştür. Mimarlık öğrencilerinin kentle ve halkla bütünleşerek eğitim aldıkları kenti bir laboratuar olarak kullandıkları bir ortama dönüşmüştür. Yatakhane binası öğretim elemanlarının odalarına dönüşürken, spor salonu ise mimarlık atölyesine dönüşmüş ve mimarların mevcut olana değer katma ve yaşatma misyonunu uygulamalı olarak göstermiştir.
Derslik binası ve akademik odaların olduğu bina arasındaki geçiş mekansal nitelik açısından eşi benzeri olmayan güzellikte bir geçiş idi. Bahçesinde öğrencilerin ders yaptığı Atatürk büstü önünde eğlencelerin düzenlendiği 3 yıl yaşanmıştır.
Son tahlilde, Büyükşehir Belediyesi, binayı alarak ve yenileyerek, yeni bir kimliğe dönüştürmüştür. Fakat büründüğü bu kimlikte ne Mimar Muzaffer’in adı geçmekte ne de Kız Öğretmen Okulu’nun…Yeni adı ”Taş Bina” ifadesinin neye atıf yaptığı bilinmemektedir. Konya’da o dönem yapılarının malzeme olarak taştır ve hepsi dönemsel olarak bir isme sahiptir. Bina eklerden arındırılmış bu arada yatakhane binası da anıları toplayarak kent hafızasından silinmiştir.
Kullanım açısından bakıldığında ise geçmişten beri yaşadığı en uzak ve en alakasız işleve sahiptir. Dijital bir tanıtım merkezine dönüşen binanın sahip olduğu yüksek tavanlar kapatılmış geniş pencereler karartılmış önüne panolar ve paravanlar eklenerek ruhu çalınmıştır. Binaya girdiğiniz andan itibaren bambaşka dijital bir ortamda bulunmakta, tarihine ve geçmişine dair en ufak bir anı kırıntısına bile rastlamadan Konya tanıtımını izleyip çıkmaktasınız. İnsanların yenilendiği için mutlu oldukları ve çok beğendikleri bu dönüşümün, aslında geçmişin izlerinin yok olduğu kültürel hafızanın ve sürekliliğini koptuğu bir dönüşüm olduğunu umarım fark etmişsinizdir. Her yapılan yeni dönüşüm ve yenilme güzel değildir. Aslına uygun olan binanın ruhunu yaşatan mimari dokunuşlar yapmak mecburiyetindeyiz. Bu hem yeni nesle aktarmak zorunda olduğumuz kültürel kimliğimize, hem kente ve kollektif hafızamıza, hemde kente değer katmış olan mimarlara saygımızdandır.
Binanın Sille’den getirilen kırmızımsı taş rengini yok eden beton bir görünüme bürünmesi ise, resimlerde kalan dişil özelliklere sahip Kız öğretmen Okulu’na yapılan en büyük haksızlıktır. Kent hafızasında yıllarca yer eden kırmızı taş görünümlü Mimar Muzaffer’in Sanat Eseri artık gri taş rengindedir. Aslına döndürüldüğü ifade edilen görüntüsü hafızalarda yer eden ile tamamen farklıdır. İşlevini, anılarını, mimarını, çevresindeki dost binalarını ve yapılış amacını yitirmiş bir reklam tabelası olarak hala ayakta durmaktadır fakat canlılığını yitirmiş, ruhu çekilmiş bir halde…Bir zamanlar öğrencilerin doldurduğu sınıflar ve bahçeler yerini sessizliğe ve yalnızlığa bırakmıştır. Atatürk büstü ise bu dönüşüm içinde yok edilmiş…anılardaki tozlu raflara kaldırılmıştır.
Bilgehan Yılmaz